Sıkça Sorulan Sorular

Saç sorunları yaşayan ve saç ekimi imkanı olmayıp alternetif tedavileri bekleyen hastalarımıza üzücü bir haber vermek durumundayım. 2008 yılından beri sürekli yazılıp çizilen ve bu sayfanın yazarı tarafından da ümitle beklenen "saç klonlama" olarak halk arasında bilinen ama aslında "saç kökü çoğaltılması" olarak adlandırılabilecek yöntem yeterli sonuç vermediği gerekçesi ile şimdilik rafa kaldırıldı. Diğer taraftan halen Durham Üniversitesi tarafından yürütülen diğer bir klonlama işlemi olan "3B sistemi" dermal papilla hücrelerinin çoğaltılıp enjekte edilerek saçsız bölgedeki uykudaki hücreleri yeniden programlamak için kullanılması esasına dayanıyor. Aslında bu bulgu daha önceden de fark edilmiş olan bilgi nedeniyle mantıklı gözüküyor. Şöyle ki, klonlanmış hücrelerin enjekte edildiği yerde asıl uykudaki hücrelerin aktive veya revitalize edildiğinin anlaşılması yeni bir durum değil. Bu bulgu 2013 yılında ARI tarafından saç klonlaması deneylerinin faz2 çalışmaları sırasında elde edilmiş bir veri. Bu nedenle halen beklentilerimiz olmakla birlikte bu alanda esas beklentimiz olan "gerçek kök hücre" den saç üretimi belki de en umut vadeden yöntem olacak. Şu an özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde pazardan pay kapmak adına yalan yanlış bilgilerin yine gündeme getirilerek konunun ısıtılmaya çalışıldığını fark ediyoruz. Bu nedenle hastalarımıza bu "yalancılara" inanmayın ve paranızı boş yere harcamayın demek en önemli görevimiz

Saç ekiminde teknikler geliştikçe hastalarımızın farkli talepleri de gündeme geliyor. Bunların çoğu aslında teknikler ilgili bazi problemleri ortadan kaldırmaya yönelik daha çok sosyal talepler. Bunlarin en başında gelenlerinden birisi ise özellikle FUE yönteminin yaygın olarak kullanımı nedeniyle artik neredeyse kanıksanmış olan "saçların kısaltılmaması" isteği olsa gerek. Artik saç ekimine oldukça aşina olan toplumumuzda bu tür talepler nadir de olsa geliyor. Bu nedenle seçilmiş bazi hastalarımızda sadece "donör bölgede" saçların kısaltılmasi suretiyle operasyon sonrasıyla ilgili sosyal endişeleri olan hastalarımıza saç ekimi sonrasında görsel rahatlık sağlamış olmaktayız. Konuyla ilgili sorularınızı [email protected] e-mail adresimize veya 0212 2706226 - 0532 3038255 numaralı telefonlarımıza iletip detaylı bilgi alabilirsiniz.

Bu sayfanın değerli okuyucuları, bana en çok sorulan soruların başında gelen sorulardan bir de mevcut FUE yönteminin ne kadar iyi bir yöntem olup olmadığı konusunda. Aslına bakılırsa gelecekte gündeme gelmesi beklenen " saç kökü hücresi çoğaltılması" veya -yanlış olarak- halk arasında daha çok bilinen adıyla "saç klonlanması" işlemi ile ilgili süreç geciktikçe bu sorunun cevabı hep "EVET" olarak kalacak gibi duruyor. Tabii ben bir tıp doktoru olarak bu konuda fikir beyan ederken çok daha temkinli yaklaşmak durumundayım, ki tıptaki tekniklerin gelişimi baş döndürücü hızlarda olabiliyor ve çoğu zaman biz doktorları da şaşırtabiliyor. Bu konuda diğer bir çalışma da ise bir ilaç yardımı ile dökülen saçların tekrar çıkarılabilmesi ile ilgili olarak devam etmekte. Aslına bakarsanız en iyi tahminle FUE yöntemi en az 5 sene daha tahtından inmeyecek gibi duruyor. Tabii yaptırmış olduğunuz işlemi doğru ellerde yaptırmak kaydı şartıyla.

Sevgili hastalarımıza bu konuda söylemek istediğim en önemli şeyi en başta söyleyeyim. Saç ekimi yatırmaya karar verdiyseniz size ekilecek miktarı söyleyecek tek kişi bu konuda yeterli bilgi birikimi ve tecrübesi olan "Plastik Cerrahi Uzmanı" dır. Bunun haricinde ön bilgilenme ve araştırmalarınız sırasında size yön gösterecek tek yöntem ise ekilecek greft miktarını tahmin etmenize yardımcı olacak "GREFT HESAPLAMA" programıdır. Çoğu internet sitesinden ulasabilirsiniz. Onun haricinde bu işlem sırasında ekilecek saç teli veya greft sayısını verebilecek hiçbir yöntem, program veya işlem maalesef yoktur. Tüm hastalarımızın bu konuda dikkatli olmalarında fayda olduğunu düşünüyorum.

Sevgili hastalarımız saç ekimi konusunda sizlere daha önce defalarca bu siteden bilgilendirme yaptık, yapmaya da devam edeceğiz gibi duruyor. Neden derseniz özellikle son zamanlarda haddinden fazla artan saç ekimi yapan yerler. "Yer" tanımlamasını özellikle yaptım nedeni ise bu yerlerin gerçekten sıradan ticarethanelerden öteye gitmemeleri. Kendinizi ne yaparsanız yapın günde 15-20 (özelikle yabancı ve genellikle Araplar) hastayı KATLEDEN bu yerlerden UZAK TUTUN ! Ruh ve beden sağlığınız açısından!

Saç ekimi sonrası birçok kişinin temel kabusudur. Aslında işlemin yapılması sırasında yaşananlardan çok sonrasında geçen süreç insanların en çok kaygı duyduğu kısımdır sanırım. Saç ekimini yapım aşamasında yaşananlar kadar önemli bir konu olan sonrasındaki takibin de iyi ve deneyimli ellerde yapılması gerekir. Bu şekilde davranmayan ve ayda yüzlerce ekim yapılan merkezlerde bu bakım kısmının yapılamayacağı ve hastanın kendi haline terk edileceği çok aşikardır. Tabii ki biz Plastik Cerrahlar konuya normal bireyler gibi empati yaparak bakmamız oldukça zor olsa da biraz deneyim ve görgü ile bu soruların cevaplarını yeterli derecede verebiliyoruz. Saç ekimi süreci birçok sitede yeterince işlenmiş olduğundan çoğu hastamızın saç ekimi ve yöntemlerinden çok sonrasında başından geçecek olan olaylar ile ilgili sorularının yoğunlaştığını gördüm. Bu sebeple konuya biraz açıklık getirmek ve bilgilendirici bir yazı kaleme almak gereğini hissettim. Şimdi sizlere daha önce hiçbir yerde rastlamadığınız bilgileri vereceğim. Buyrun işte saç ekiminin sonrasında yaşayacaklarınız ve yapacaklarınız; Saç ekimi malumunuz üzere 1 gününüzün 3-4 te 1 ini alan bir süreç, ancak sonrası daha uzun bir zaman dilimi olduğundan süreci temelde 2 kısıma ayırmak mantıklı olacak sanırım. 1-Saç ekimi sonrası tutma evresi 2-Saç ekimi sonrası ekilen saçların çoğunun dökülüp tekrar çıktığı süreç Saçın köklerinin tutma (İngilizce'de kullanılan "graft take" yerine kullanıyoruz) süreci 5-7 günlük bir zaman dilimidir. Bu süre içerisinde ekilen saçların tutması için en önemli kriter, köklerin hareketsizliğinin sağlanması ve çevresel kirleticilerden (katı veya sıvı) saçlı derinin uzak tutulmasıdır. Bu kurallar ilk 3 gün kesinlikle çok katı olarak hastaya uygulatılır. Yani bu şu demektir; hasta hiçbir şekilde saçını ilk 3 gün yıkamamalı, sağa sola çarpmamalı veya temas ettirmemeli, saçına herhangi bir losyon, kimyasal bir ürün vb sürmemeli, tozlu, dumanlı ve pis ortamlarda bulunmaktan kaçınmalıdır. 3. gün hasta kontrolü sağlanarak ilk yıkama klinikte yapılır ve hastaya bir kez daha yapması ve yapmaması gerekenler hatırlatılır. Bundan sonra genelde 5-7 gün daha saçlı derinin oldukça hassas bir şekilde günde bir kez yıkanıp fön makinesi ile kurutulması sağlanarak saçların “tutma” evresi sağlıklı bir şekilde sonlandırılmış olur. Bundan sonra varsa geride kalan tüm kabuklar hasta veya ekip tarafından gönül rahatlığı ile temizlenebilir. İkinci dönem ise tutma evresinin bitimiyle başlayıp saçların çıkması ve giderek yoğunluğunun, kalınlığının ve sıklığının arttığı dönem olan “saç çıkma evresi”dir. Dökülme sürecinde sadece ekilen saçlar dökülürken, ana saçlar dökülmezler. Diğer taraftan bu dökülme süreci kişiden kişiye değişen miktar ve sürede olabilir. Bu nedenle ekilen saçların 1 ila 6 haftada , %0 ila %100'ü dökülmüş olur. Hiç dökülmeyen şimdiye kadar 20 hasta gördüm, teorik olarak binde 1 ihtimaldir. İlginç olan hiç dökülme olmayan hastalara 2., 3. seanslar yapılırsa o durumda da yine saçları hiç dökülmeyecektir. Ancak bu konuyla ilgili araştırmalar oldukça yetersizdir. Bu konu açıklığa kavuşturularak bu dökülmemenin sebebi bulunursa saç ekimi yaptıran hasta sayısının artması da mümkün olacaktır. Neden derseniz, bekleme sürecinin hastayı en çok sıkan kısmından hastalar kurtarılmış olacaktır. Saç çıkma süresi ile ayrı bir beklemeyi gerektiren kişiden kişiye değişiklik gösteren bir süreç olup, genellikle 3. ayda başlayarak 1 sene içerisinde tamamlanan bir zaman dilimini içerir. Böylece saç ektiren bir insan yaklaşık 1 sene içerisinde tam olarak saçlarına yeniden kavuşmuş olur. Eğer sıklaştırma gerekiyorsa da bu aşamada kişi tekrar bu işlemi gerçekleştirebilir.

Daha önce yeni teknoloji diye sunulan robotlar ile ilgili "aslında robot robot mudur?" sorusuna cevap arayan bir makaleyi bu siteden sizlerle paylaşmıştım. Bu kez durum biraz daha farklı, birazdan göreceğiniz videodaki cihaz donör sahadaki ekstraksiyon işini kolaylaştıran bir tür "robot" . Yani daha az iddialı bir cihaz ama Amerikalıların hala FUE yi punchla yaptıkları düşünülünce onlar için oldukça iyi bir gelişme olmalı! Geçtiğimiz günlerde Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu yeni robotik cihaza ruhsat verdi. Saç ekiminde teknik olarak ileriki yıllarda daha iyi teknolojilerin müjdesini veren bu teknik sayesinde sanırım yakında saç ekimini kim yapıyor sorusu tarihe karışacak.

Son birkaç yıldır özellikle saç dökülme problemi olanların fark ettiği üzere şampuanlara uzun süredir atfedilen özelliklerin arasına malumunuz olduğu üzere "saç dökülmesinin önlemesi" de katıldı. Çok büyük ve ismi herkesçe bilinen markalar bile bu furyaya ayak uydurdular. Herkesin yaptığı şey doğrudur diye anlayış olamaz. Bilimsel bilgilerimiz bize saç dökülmesinin deride ancak birkaç dakika kadar kalan ve saçlı deriye nüfuz etmesi mümkün olmayan şampuan içeriklerinin saçın dökülmesini "durduramayacağını" söylüyor. Hastalarımıza naçizane önerim şudur; "Saç dökülmesini önleyen" şampuanlara lütfen iltifat etmeyiniz. Eğer nasılsa şampuan kullanıyoruz bari bir iddiası olanı kullanalım derseniz o ayrı, yoksa bir şey beklemeyiniz. Saç dökülmesini önleyen preperatlar zaten bellidir ve onun haricinde faydası olan herhangi bir ürün maalesef piyasada yoktur.

Estetik Yüz Burun Cerrahisi Derneği Yönetim Kurulu'na, Sayın Başkanımıza ve değerli Yönetim Kurulu Üyeleri'ne Plastik Cerrah arkadaşlarımızın bilgi ve görgüsünü arttıran "FUE Tekniği ile saç ekimi" konusunda yapmış olduğumuz kursla ilgili başarılı organizasyon ve katılım için teşekkürlerimi sunarım.

Tıpta saç dökülmesini engellemeye yönelik çareler aranıyor, ama bir yandan da saçları dökülenlere alternatif yöntemler araştırılmaya devam ediliyor. Bu kapsamda en çok dikkati çeken araştırma neredeyse 10 yıldır devam eden "saç kökü hücrelerinin çoğaltılması ve sonrasında enjeksiyonu" olarak özetlenebilecek halk arasında yanlış olarak "saç klonlanması" olarak adlandırılan yöntem. Bu konuda oldukça yol alan bilim adamları bir takım sorularının cevaplarını hala tam olarak alamamış durumdalar. Bu konuyla ilgili son gelişmeleri okumak isterseniz aşağıdaki linkten detaylara ulaşablirsiniz. http://www.universal-hair.com/hd/english/ir/management/pdf/m_management_handout_e2.pdf

Bir dönem Kanadalı bir jinekoloğun hastasının kesi yerine attığı imza oldukça tartışma konusu olmuş, Türk basınında da yer almıştı. İngiltere'de benzer bir olay ise The Sun gazetesinde yer aldı. 19 sene önce saç ekimi yaptıran bir hastaya doktoru küfürlü bir iz bırakmıştı! Bu ilginç olayın hasta tarafından fark edilmemesi ilginç olduğu kadar hastaya doktorun neden bu kadar kızdığı da merak konusu. Aslında hasta hekimi dava etmek istemiş ama malesef klinik kapandığından bu girişimi başarısız olmuş. http://www.thesun.co.uk/sol/homepage/news/3350909/HAIR-transplant-patient-had-W-written-on-his-head-for-19-YEARS-without-knowing-it.html#mySunComments

HairDX yapılan genetik bir test sonucunda saçlarınızın dökülüp dökülmeyeceği hakkında bilgi verir. Androgenetik kellik genetik olarak saptanabilmektedir. Kellik tedavisinde önleme amaçlı en yaygın kullanılan ürün Finasterid (Propecia) herkeste cevap vermemektedir. HairDX finasteri'de yanıt testi ise bu ilacın hastalarınızda işe yarayıp yaramayacağını önceden tespit edebilmenizi sağlamaktadır. HairDX testi ile yüzde 90 olasılıkla saçlarınızın geleceğini görebileceksiniz. Kitin içerisinden çıkan pamuklu çubuk ile hastanın yanak içlerinden genetik materyali taşıyacak yanak sürüntüsü alınır ve pakete yerleştirilerek merkeze yollanır sonuçları bir hafta içerisinde alınır. Hair DX, erkeklerde gözlenen androgenetik saç dökülmesini önceden teşhis edebilen ilk testtir. Sonucun pozitif çıktığı hastaların yüzde 80 inde saç dökülmesi riski mevcuttur. Testin negatif çıktığı hastaların ise yüzde 90 ında saç dökülmesi görülmemektedir.

HairDX testi saç kaybını ve incelmesini önceden görebiliyor. Saç kaybı veya incelmesi fark edilebilir hale geldiğinde saçlarınız yüzde 50 si gitmiş olabilir. FDA onaylı saç tedavisi yöntemleri sadece varolan saçların korunmasında işe yeramaktadır kaybolan saçları geri getirmemektedir. HairDX ile saçlarınız gözle görülebilir derecede dökülemeden anlayabilir ve önlemini alabilirsiniz.

HairDx finasteride'e cevap testi size saç dökülmesinin Finasteride tarafından durdurulup durdurulamayacağı hakkında bilgi verir. Önceden saçlarınız için önlem alırsanız dökülmeyi erkenden engeleyebilirsiniz. FDA onaylı ilaçlar olan olan finasteride ve minoxidil sadece var olan saçları koruyabilmektedir bu sebeple önceden uygulama yapmak çok önemlidir. Finesteride tedavisi uygulayan kişiler tedavi olup olmayacaklarını net olarak bilmediklerinden ve ilacın bazı yan etkileriniden dolayı ilacı kullanmaktan kaçınmaktadırlar. HairDX ile bu tip önyargılardan kurtulmuş olacaksınız ve eğer finestarde işe yaramayacaksa ilacı boş yere kullanmayacaksınız.

Bu konu oldukça net cevapları olan bir konu olmakla birlikte birçok kez bilgisizlik ve tecrübesizlik, daha az oranda ise umursamazlık nedeniyle hastalarımızın yanlış yollara sapmasına neden olmaktadır. Tabii ki hastaları bu durumdan kurtarmak elimizdedir. Zira bizlerin asli görevi hastalara herhangi bir sorun karşısında en uygun yolu göstermektir. Saç ekimi bayan hastalarda oldukça nadir bir seçenektir. Çoğunlukla hormonal değişimler(ülkemizde en sık hipotiroidi,nadiren Addison Hastalığı), doğum, emzirme, polikistik over, anemi, kronik kanamalar, demir eksikliği, nadiren folat eksikliği, B vitamin eksiklikleri, bazı ilaç tedavileri, emosyonel stresler, kanser ve tedavileri saçların dökülmesine neden olmaktadır. Erkek tipi saç dökülmesi en nadir görülen durum olup esas saç ekimi seçeneğinin devreye gireceği neredeyse tek durumdur. Bu nedenle bayan hastaların rutin tetkikler haricinde hormonal profilleri ile birlikte yukarıda sayılan nedenlere yönelik olarak tetkik edilmiş olması gerekmektedir ki bu durumların tedavileri zaten başlı başına saç dökülmesini de tedavi edecektir. Bunu haricinde bayan hastalarımıza destek tedavileri olarak saç mezoterpileri, PRP, minoksidil uygulanması önerilerek yardımcı olunabilir. Herhangi bir nedeni bulunamayan saç dökülmelerinde dökülme paterni erkeklere benzer özellik gösteren, söz gelimi şakaklarda açılmalar, ön çizginin gerilemesi veya tepe bölgesinde serelme erkek tipi saç dökülmesinden bahsedilebilir ki bu hastalarımıza saç ekimi endikasyonu vardır. Nedeni ise verici alandaki saçların dökülmeye aynı erkeklere benzer bir şekilde dirençli olmasıdır. Saç dökülmelerinin tedavisinde dışarıdan uygulanan minoksidil haricinde hiçbir ürünün veya şampuanın etkisi bulunmamaktadır. Saç çıkarması için bir takım bitkisel karışımların uygulaması ise gereksiz maliyetinin yanında çoğu zaman hastaya uygulanması gerekecek esas tedaviyi geciktirecektir. Bu nedenle özellikle piyasada satılan bu ve benzeri ürünlerin hastalarımız tarafından kullanılmaması ve saç dökülmesi olan hastalarımızın ilk olarak Dahiliye'ye(İç Hastalıkları) başvurmaları akıllıca olacaktır.

Bu sayfayı takip eden hastalarımız gayet iyi bilirler ki tıptaki tüm yeniliklerin ilk olarak duyurulması ve uygulanması ile ilgili çalışmalara her zaman öncelik veriyoruz. Şimdi bahsedeceğimiz uygulamalar ve çalışmalar saç ekimi uygulamalarında ve saç dökülmesi tedavilerinde çığır açacak ve ufkumuzu genişletecek türdendir. Eminim sizler de biliyorsunuz son 6 yıldır dünya da 2-3 merkezde deneme aşamalarını geçirmekte olan bir yöntem var. Evet tahmininiz doğru "saç kökü hücresi çoğaltılması" yöntemi ile kellik tedavileri. Öncelikle belirtmek isterim ki, bu yöntem özellikle günümüzün altın standardı olan popüler yöntemlerin yerini almak niyetinde olan veya özellikle ilk etapta tek başına etkili olabilecek bir yöntem olamayacak. Ayrıca bu yöntem saç (kökü/hücresi) klonlanması olarak da kimi yerlerde yanlış olarak adlandırılmaktadır. Ancak "klonlama" kelime anlamı olarak bir hücre içerisine istenilen farklı bir hücreden alınan tamamen farklı genetik materyalin aktarılarak aktarılan hücrenin verici hücre ile tümüyle aynı genetik materyale sahip olmasını sağlama işlemini ifade eden genetik bir terim olup, konumuzla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Tam aksine günümüzün tedavi yöntemlerini tamamlayıcı ve özellikle donör saç yoğunluğu yetersiz olan hastalarımıza umut ışığı olacak bir yöntem. Tekniğin çok detayına girip sizlerin kafasını karıştırmak gibi bir niyetim olmadığından özet bilgiler vermek istiyorum. Böylece çokça istismar edilen ve kavram kargaşaları yaratılarak ticari amaçla sizleri kandırmak için kullanılan bazı terimler ve tanımlamaların açıklamalarını yaparak sizleri bu tip "simsarlardan" korumaya yönelik bir bilgilendirme yapacağım. Saç hücresi çoğaltılması ile ilgili çalışmaları bundan 6 sene önce daha kimse saç kökü hücrelerinin nasıl bir şey olduğunu bile bilmezken biraz da tesadüfi bir şekilde dünyadaki çalışmaların öncüsü Dr.Farjo ve eşinin sunumu sayesinde öğrendim. Tesadüfi diyorum çünkü saç ekimleri ile ilgili bir kongrede Dr.Farjo'nun canlı saç ekimi seansını seyrederken konuyla ilgili sunumunu da izleyerek deyim yerinde ise "geleceği gördüm". Açıkçası o gün yapılan saç ekimi çok ilgimi çekmemiş laf aramızda yapılan FUT bizim yaptıklarımız yanında oldukça sıradandı, ama multiplikasyon konusu çekmişti. Konuyla ilgili biraz bilimsel litaratürü taradığımda konunun oldukça bakir olduğunu ve bilimsel yayınların ise yok denecek kadar az olduklarını farkettim. Araştırmalarım devam ederken "Türkiye'de de neden böyle bir çalışma yapılmasın?" diye iç geçirdiğimi hatırlıyorum. Fakat o sıralarda konuyla ilgilenebileceğini düşündüğüm birkaç uzman ile konuştuğumda elde ettiğim sadece hayal kırıklığı idi. Daha sonra gerek internet, gerek bilimsel yayınlar, gerekse kongreler ile çalışmaları uzaktan takip etmeye devam ettim. Artık konuyla ilgili çalışma yapma fırsatımın olmayacağını düşünürken Türkiye'nin genetik,kök hücre ve hücre kültürü, vb çalışmaları konusunda uzman bir kuruluşundan bu konuyla ilgili çalışma yapma isteği geldi. Benim konuya olan alakamı bilmiyorlardı ama benim "saç ekimi ve saç tedavileri" konularına hakim olduğumu gayet iyi biliyorlardı. Hemen çalışmalara giriştik ve bugün Dünyadaki çalışmaların bir benzerini biz de yürütüyoruz. Peki iyi de bu işlem nasıl bir şey ve ne şekilde yapılıyor? Basitçe özetlemek gerekirse; saç dökülmesi olan bir kişinin saçından sadece birkaç saç kökü alınıyor. İşlem sırasında sadece yerel uyuşturma yapılıyor ve işlem 1 dakika sürüyor. Daha sonra laboratuvar çalışması kısmı geliyor. Alınan kökler özel besleyici organ transplantasyon solüsyonuna alınarak laboratuvara gönderiliyor. Burada özel işlemlerden geçirilen köklerin saç kökünü oluşturan hücre grubu ayrıştırılarak özel besi ortamlarına aktarılıyor ve hücreler buralarda çoğalmaya bırakılıyor. 1-2 hafta sonra istenilen miktarda saç kökü hücresi elde edilerek bunlar saçlı deriye enjekte edilecekleri özel solüsyonun içerisinde aktarılıyor ve de muayenehane ortamında herhangi bir cerrahi işlem yapılmaksızın saçlı derideki saçsız olan alanlara özel enjektörlerle aktarılıyor. Tabii ki burada oldukça basitleştirerek anlattığım işlemler çok yoğun bir mesai ve emek gerektiriyor. "Şimdilik" bu işlemler sizler üzerinde uygulanacak hale gelmedi, çünkü daha deneysel aşamalar ancak tamamlanıyor ve yasal süreçler biraz yavaş işliyor ama önümüzdeki 1-2 seneye kadar bu işlem yapılabilir hale gelecek. Sevindirici bir gelişme ise dünyada şu anda gönüllü insan denekler üzerinde yapılan çalışmalar bitmek üzere. Buradan konuyla ilgili haberleri aktarmaya devam edeceğiz. Not: Son gelen bilgiler umutlarımızı maalesef kırıyor. Son bilgiler için https://en.wikipedia.org/wiki/Hair_cloning

FUE İngilizce "Foliküler Ünite Ekstraksiyonu (Çıkartılması)" kelimelerinin baş harflerinden oluşturulan teknik terimin kısaltmasıdır. p-FUE ise aynı tekniğin "mikromotor" denilen özel aletlerle yapıldığını tanımlamak için başına İngilizce "Power" yani "Motorla yapılan" olarak Türkçe'ye çevrilebilecek kelimenin getirilmiş halidir. Bu tekniğin aynı şekilde fakat farklı yöntemle yapıldığını anlatmak üzere eklenmiş bir önektir. Basitçe bu iki yöntem arasındaki en önemli fark "mikromotor" kullanımı olup, bir takım avantajları da beraberinde getirmektedir. FUE tekniği ilk tanımlandığında "punch" dediğmiz boyutları 0.75mm den 2 mm'ye kadar değişen bir aralıkta değişen cilt biopsi kalemleri ile yapılmaktaydı. Tabii ki bu hem tekniğin daha zor uygulanmasına, her hastada uygulanamamasına, uzun sürmesine ve çok maliyetli olmasına neden olmaktaydı. Teknik tanımlandıktan sonra Avustralyalı bir cerrah tarafından tekniğin uygulanabilirliğini arttırmak amacıyla mikromotor kullanımı önerilmiştir. Ekibimiz tarafından her iki teknik son 5 senedir uygulanmıştır. Özellikle son 3 senedir "punch" uygulamasını yapmamaktayız. Zira hastaların ihtiyacı olan sayıya ulaşmak için birden fazla seans gerekliliği, maliyeti arttırması ve hastanın çok fazla zamanını almasını yanında p-FUE ile sonuçların mükemmel olması da kararımızı vermemize etken olan faktörlerdi. Bu bakımdan FUE yönteminde en ileri seviye uygulama olan p-FUE kliniğimizde rutin olarak uygulanan teknik olup diğer teknikler çok nadiren ve çoğu zaman sosyal endikasyonlarla uygulama alanı bulmaktadır. Bunun haricinde 3M FUE, 4M FUE, lazer destekli FUE, no-touch-techique, vb isimler altında yapılan veya yapıldığı söylenen tekniklerin klasik FUE tekniğinden hiçbir farkları bulunmayıp sadece "biz farklıyız imajı" için uydurulmuş olduğunu söyleyebiliriz.

Yüz ve vücudun diğer bölgelerinde ciltte yapılan kesiler iyileşirken UV ışınlarının olumsuz etkileri olduğu bir gerçektir. Ancak saçlı deride UV ışınlarının olumsuz etkileri yoktur. Saçlı deriye yapılan milimetrik kesiler 1 hafta içerisinde oldukça hızlı bir şekilde iyileşerek çoğunlukla kırmızılık dahi kalmamaktadır. Bazı beyaz tenli hastalarda minimal de olsa görülen kızarıklık bir kaç hafta ile bir kaç ay arasında tamamen kaybolur.

İşlem için yaştan çok dökülmenin şekli belirleyicidir. Çıplak gözle bakıldığında deri görülür hale geldiyse o bölgedeki saç yoğunluğu normal yoğunluğun yüzde 50’sinin altına düşmüş demektir. Bu durumda hastaya uygulanacak en etkili tedavi, saç ekimiyle olabilir. Ekim işleminde yaşın belirleyici olduğu en önemli faktör, saç dökülmesinin bitip bitmemiş olmasıdır. Erkek tipi saç dökülmesi, hayat boyu süren bir olay olmasının yanı sıra 39-40 yaşından sonra dökülme hızı yavaşlar. Dolayısıyla bu yaşların altındaki hastalarda ekim yapıldığında saç dökülmesinin devam edebileceği ve hastanın daha sonra 2’inci veya 3’üncü seanslara ihtiyaç duyabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Operasyon lokal (bölgesel) anestezi ile yapılmaktadır. Bu sayede hastalarımız herhangi bir ağrı yada acı hissetmemektedirler. Ekimden sonra da uyuşukluk geçince herhangi bir ağrı hissedilmez. İşlem sonrası genellikle çok konforlu geçer.

Aşağıdaki tıbbi talimatlara uyulması iyileşme sürecini kısaltacaktır: Tıbbi personelin verdiği ilaçları düzenli olarak alınız. Operasyon sonrasındaki 12 saat içerisinde araba kullanmayınız. Operasyon sonrasında 3 gün aşağıdakilerden kaçınınız. Ağır işler Stress Aşırı Heyecan Spor Cinsel İlişki İlaç kullandığınız süre içerisinde alkol kullanmayınız. Saç Ekimi Sonrası Saç Bakımı Saç ve saçlı derideki muhtemel sorunların giderilmesi saç ve saçlı derinin ihtiyacı olan aktif maddelerin temini. Doğal atıklar ve dış etkenlere bağlı kirliliğin temizlenip daha canlı ve sağlıklı saçlara kavuşmak. Saç ve saçlı derinin doğal dengesini korumak. Saç dökülmesini durdurmak için saç bakımı uygulanmaktadır. Sağlıklı saçlara sahip olmak isteyen herkese uygulanabilir. Ayrıca saç ekimi öncesinde ve sonrasında uygulandığında saç ekimi ve bakım birbirini olumlu etkilemekte ve sonuçlar mükemmel olmaktadır. Operasyondan 3 gün sonra ilk kez saçınızı yıkayabilirsiniz. Önerilen losyon ve özel şampuanla yaklaşık 15 gün süreyle günde 1 yada 2 defa saçınızı yıkamalı ve ekim alanına normal masaj hareketini yapmamaya dikkat etmelisiniz. Saç ekimi yapılan bölgeye önerilen losyon sürülecek ve 1 saat beklenecektir. 1 saat içerisinde önerilen losyon cilt tarafından emilir ve ciltte yumuşama sağlanır. Önerilen şampuan ile ense bölgesi normal yıkama hareketleri ile dikiş alanında dahil olmak üzere itina ile yıkanır. Ekim bölgesi yumuşak hareketlerle şampuanlanır. Tüm bu yıkama hareketleri tamamlandıktan sonra uzun süre durulanır. 10 gün sonunda, yani kabuklar yok olduğunda saçlarınızı kendi şampuanınızla ve yine kendi ritminizle yıkayabilirsiniz. Saçlarınızı doğal kuruttuktan sonra dikkatlice tarayınız. Saç kurutma makinesi kullanmanız gerekiyorsa, 5 günden sonra soğuk hava üflemesiyle kullanabilirsiniz. İlk 3 gün kirli bir ortamda çalışmanız gerekiyorsa, mutlaka başınıza şapka takınız. İlk 15 gün saçınıza saç spreyi ya da jöle sürmeyin. 3 hafta sonra ekilen alanlardaki saçlar dökülebilir, endişe etmeyiniz. 8 hafta içerisinde saçlar tekrar uzayacaktır. Spor Aktiviteleri Tıbbi personelin genel kontrolü ve dikişlerin alınmasından sonra her türlü spor yapabilirsiniz. 4 ila 6 hafta saç deriniz iyileşmesini geciktirecek güçlü güneş ışınlarından ve sürekli travma oluşturacak olaylardan kaçınız. İlk 1 hafta sauna ve yüzme havuzuna girmeyiniz. FUT Hastalarında Dikişlerin Alınması 15 gün sonra ense bölgesindeki dikişleri aldırmalısınız. İyileşme Süreci Tedaviden 3 gün sonra : İlk kez saçınızı yıkayabilirsiniz ve oluşan kabuklar dökülmeye başlar. Tedaviden 5 gün sonra : Reçetede verilen ilaçların kullanımı sona ermiştir. Tedaviden 10 gün sonra : Saç ekimi yapılan bölgenin iyileşme süreci tamamlanmıştır. Tedaviden 15 gün sonra : Saç ekimiyle ilgili iyileşme süreci dikişlerin alınmasından sonra % 100 tamamlanmıştır. 3 hafta sonra: Ekilen saçların % 60'ı dökülür. 8-12 hafta sonra : 3. haftada dökülen ve ekim yapılan diğer saçlar uzar. 6 ay sonra : Saçlarınızın tamamı uzamış ve berberinize diğer saçlarınızla birlikte en az 2 kez saçınızı kestirmiş olacaksınız..

Bildiğiniz üzere Fue Saç ekim tekniği uzun yıllardır saç ekimi alanında kullanılmaktadır. Fakat bu tekniğin en önemli dezavantajı uygulama süresinin çok uzun olması ve bu yüzden genellikle birden fazla saç ekim seansı gerekmektedir.Günümüz teknolojisi fue tekniğinin bu dezavantajını yok etmek için micromotor yöntemini geliştirdi. Böylelikle tedavi süreci kısaltılmış oldu.

Greft, verici (donör) bölgeden çıkartılarak saçsız bölgeye nakledilmek için hazır olan saç foliküllerine verilen addır. Greftler değişik büyüklüklerde ve şekilde olabilir. Yuvarlak şekilli punç greftler yaklaşık olarak 10-15 saç teli içerir. Daha küçük mini-greftler ise 2-4 saç teli içerir. Saç derisini şekillendirmek amacıyla şeritler halinde yerleştirilen slit greftler yaklaşık 10 saç teli içerir. Strip greftler ise daha uzun ve incedir ve yaklaşık 30-40 saç teli içerir. Her greftteki saç foliküllerinin sayısı kullanılan saç nakil tekniğine göre değişir. Her bir greft tek bir saç folikülü içerebileceği gibi tek bir foliküler ünite, birden fazla foliküler ünite ya da 20 hatta daha da fazla folikül de içerebilir